44.
Yenilenlerin Geri Dönüşü
Kureyş Onlusu Mekke’ye
küçük gruplar halinde dönmüştü. Mekke’ye ük varanlar arasında geride kardeşi
Nev-fel’i esir bırakan Haşimî Ebu Süfyan vardı. Ebu Süfyan’ın yeni dine karşı
gösterdiği düşmanlık onun kuzeni, aynı zamanda sütkardeşi olan Muhammed
(s.a.v.) ve yeni din hflTrkın<if| hicveden şiirler yazmaya itmişti. Fakat
Bedir deneyimi onu oldukça sarsmıştı. Mekke’ye döndüğünde ilk düşüncesi
Kâ’be’yi ziyaret etmek oldu. O sırada amcası Ebu Leheb, Zemzem cadın denilen
çadırın altında oturuyordu. Yeğenini gören Ebu Leheb, neler olduğunu anlatması
için onu yanma çağırdı. «Anlatılacak birşey yok-» dedi Ebu Süfyan. «Düşmanla
karşılaştık, sonra arkamızı dönüp kaçtık. Onlar bizi kovaladılar ve
istedikleri kadar esir aldılar. Arkadaşlarımdan hiçbirini suçlamıyorum. Çünkü
biz sadece düşmanla karşı karşıya değildik. Gökle yer arasında, ayaklan yere
değmeyen atlar üzerinde beyaz giysili adamlar da vardı».
Ümmül-Fadl, çadırın
bir köşesinde oturuyordu, yanında Abbas’ın kölelerinden biri olan Ebu Raf i1
(r.) oturuyor ve ok yapıyordu. Ümmü’1-Fadl fr.) gibi o da müslü-mandi; ikisi
de birkaç kişi hariç, müslüman olduklarım herkesten gizliyorlardı. Fakat Ebu
Rafi’ Peygamber (s.a.v.)’-in zafer haberini duyunca sevinçten kendini tutamadı
ve «Gökle yer arasında beyaz giymiş adamlar» sözünü duyunca heyecanla bağırdı:
«Onlar meleklerdi». Ebu Leheb bunu duyar duymaz sinirle ayağa kalktı ve Ebu
Rafi’nin yüzrüna bir darbe indirdi. Köle karşı koymaya çalıştı, fakat çok
güçsüz ve zayıftı. Ebu Leheb onu yere düşürdü ve arka arkaya vurmaya başladı.
Bunun üzerine Ümmü’1-Fadl yerden, çadıra destek olarak kullanılan tahta bir
kazık aldı ve tüm gücüyle Ebu Leheb’in kafasına indirdi. Kayınının kafa
derisi yarılmış, etler dışarı çıkmış ve hiçbir zaman iyileşmeyecek olan bir
yara açılmıştı. Ümmü’1-Fadl (r.) «Sahibi burada olmadığı ve onu koruyamadığı
için ona böyle mi davranıyorsun?» diye bağırdı. Ebu Leheb’in kafasındaki yara
mikrop kaptı ve birkaç hafta içinde tüm vücudu iltihaplı kabartılarla doldu.
Sonunda bu hastalıktan öldü.
Savaşla ilgili diğer
haberler ulaştığında ve ölenlerin yakınları feryada başladığında Meclis’te bir
karar alındı: ölenleri yakınları
kendilerini tutmalıydı. Onlara şöyle dendi: «Muhammed ve arkadaşları sizin
böyle yaptığınızı duyarlarsa, daha da sevinirler». Esirlerin ailelerine ise, Medine’ye
fidye teklifiyle gitme işini şimdilik ertelemeleri tavsiye edildi, önemli
birçok adamın savaşta Ölmesiyle, Umey-ye’den Ebu Süfyan birçok kişinin gözünde
Kureyş’in lideri olarak görünmeye başladı. Bu nedenle diğerlerine örnek olmak
için biri öldürülen, diğeri de esir alınan iki oğlu Hanzala ile Amr hakkında
şöyle konuştu: «Hem zenginlik hem de kanundan iki taraflı kaybım için üzülecek
miyim? Hanzala’yı öldürdüler, Amr için fidye mi vermeliyim? Bırakın onlarla
birlikte kalsın. Onu istedikleri kadar yanlarında tutsunlar».
Ebu Süfyan’m kızgın
karısı Hind ne Hanzala’n ne de Amr’m annesi değildi. Fakat savaşın başında
babası Utbe, amcası Şeybe ve kardeşi Velid’i kaybetmişti. Mateme son verdiği
halde, Kureyş’in öcünü alacağı ikinci bir savaşla -öç alınması gerektiğini
düşünüyordu- babasını ve amcasını öldüren Hamza’nuı (r.) ciğerini yemeğe and
İçti.
Ebu Süfyan’ın Mekke’ye
sağ salim getirmeyi başardığı zengin kervandan elde edilen tüm kârın,
Medine’nin karşı koyamayacağı, güçlü bir ordu kurulması için harcanmasına
karar verildi. Bu kez -yani ikinci kez savaştıklarında- kadınları da,
erkeklere moral vermek için yanlarına almaya karar verdiler. Aynı amaçla tüm
Arınış tan’daki müttefiklerine, savaşta kendilerinin yanında yer almaları için,
bu ortak düşmanın zararlarını anlatan elçûer gönderdiler
“Yas tutmama
konusunda Meclis’in aldığı karara tüm Kureyş’in saygı duymasına rağmen fidye
konusunda alınan karara pek fazla uyulmadı. Hemen hemen her kabileden adamlar
Medine’ye gidip, kendi akrabalarını veya müttefiklerini kurtarmak için fidye konusunu
görüşmek üzere yola çıktılar. Ebu Süfyan sözünde durdu; fakat bir sonraki Hac
mevsiminde, Medine’den gelen Evs’li yaşlı bir hacıyı rehin aldı vc Medine’ye,
oğlu Amr’ı serbest bırakmadıkça adamı bırakmayacağı haberini gönderdi. Hacının
ailesi bu değiş tokuşun gerçekleşmesi için Peygamber (s.a.v.)’i ikna ettiler.